bugün

entry'ler (755)

28 ekim 2012 saatlerin 1 saat geri alınması

askerlik yapanlar için şafağı 1 saat uzatacak olay.

347 inci dönem kısa dönem ve yedek subay adayları

Polatlı Topçu ve Füze Okulu'na düşenlerine her konuda tüyo verebileceğim yazarlardır. torunlarımın yolları ve bahtlarının açık, acemiliklerinin kolay, komutanlarının da anlayışlı olmasını diliyorum. ve inşallah kıbrıs'a düşmezler.

sadece askerde karşılaşılan olaylar

tabura yeni atanan personel şerefine tabur komutanının bir akşam yemeği vermesi, bu yemeğe katılmanın zorunlu olması ve parasını yine tabur personelinin ödemesi.

polatlı

Başlıca geçim kaynağını tarım ve Topçu okulu'ndaki askerlerin oluşturduğu ilçedir. yaklaşık 101 000 nüfusa sahiptir. topçu sınıfındaki kısa-uzun dönem erler ve asteğmen adayları acemiliklerini burada yapar. ayrıca harp okulu mezunu teğmenler, astsubay okulundan yeni mezun olmuş astsubaylar uzman erbaş adayları da burada sınıf eğitimi alır. Bunlardan başka, kara kuvvetleri komutanlığının düzenlediği kurslar da burada verilir ve bu kurslar için yurt içinden ve dışından komandosu, piyadesi, bordo berelisi yüzlerce subay buraya dönemlik olarak gelir. ve bütün bu kurslar için görevlendirilmiş çok fazla sayıda yüksek rütbeli subay vardır. sırf albay sayısı 60 civarındadır. dolayısıyla bu kadar askerin yaptığı harcamalar ilçe ekonomisinin bel kemiğidir denebilir.

tarım da önemlidir. genelde ovalık bir araziye sahip olup tahıl tarımı çok gelişmiştir. çarşı 100 000'lik bir şehre göre çok küçük, fakat düzenlidir. halkı askeri sever. benim dikkatimi en çok bu özellikleri çekmişti. ayrıca ilçe halkı iç anadolu'muzun çoğu yerinde olduğu gibi dıştan muhafazakar görünüp kapalı kapılar ardında canının her istediğini yapıp keyfine bakan insanlardır genelde.

hüseyin kahya hiçyılmaz

Kırıkkale'nin kurucusu sayılabilecek kişidir. Şehir merkezinde bir büstü bulunur.

kalamam arkadaş

son günlerde dilime takılan şarkı. özellikle giriş kısmı hoşuma gidiyor.

erkeklerin sakal bırakma sebepleri

yeri geldiğinde günde iki defa traş oldukları askerlik günlerinin acısını çıkarmak.

polatlı topçu ve füze okulu

Türkiye'nin, bünyesinde en fazla rütbeli bulunan askeri birliklerindendir. özellikle öğrenci ve kurslar taburu binasında normal askerden daha fazla yarbay ve albaya denk gelirsiniz. subay, yedek subay, astsubay ve uzmanın muvazzafı da öğrencisi de yüzlerle ifade edilen sayılarda mevcuttur. okul içinde iken sağ elinizde bir şey taşımamanız ve her an selama hazır halde tutmanız menfaatiniz icabıdır. Tümen olmamasına rağmen, başında tümgeneral olduğu için tümen sayılır burası. tam ortasından ankara-eskişehir demiryolu geçer. eğitim sırasında makinistlerle bol bol selamlaşırsınız.

buraya gelen astek adayları iki çeşittir: normal topçular ve meslekçi topçular. meslekçi topçular celp dönemi başladığında, yani ayın 12'sinde gelirler ve 18 gün yattıktan sonra ay sonunda normal topçularla birlikte yemin edip daha önce kurada çektikleri birliklere giderler. gitmeden önce 15 gün dağıtım izni kullanırlar ve askerliğin bitmesine 2-2,5 ay kala teğmen olurlar.

benim de içinde bulunduğum normal topçu diye adlandırdığım garibanlar ise meslekçilerden sonra 2 ay daha burada kalırlar. teskereye 15 gün kala teğmen olurlar. adestim, çnra, ateş idare, yer ölçme, kundağı motorlu topçu ve çekili obüs sınıflarına ayrılan bu garipler, yemin töreninden sonra alanlarıyla ilgili dersler almaya başlarlar. ama ne ders! yemin töreni öncesindeki yanaşık düzen eğitimi günlerinde meslekçiler koğuşta yatarken götlerinden ter akarak eğitim alanında yardıran bu mazlumların tek tesellisi ''yemin töreninden sonra dersler başlayacak, o zaman rahatlarız'' dır. fakat kobranın büyüğünü asıl dersler başladıktan sonra yiyeceklerini ve ilk günleri mumla arayacaklarını bilmez bu garipler.

dersler başladıktan sonra 06.50-20.30 saatleri arasında ufak aralar hariç dersiydi içtimasıydı etüdüydü sporuydu ha bire yardırırsınız. derslere genelde albaylar girer ve çoğu sohbet ehli, canayakın, babacan insanlardır. ayrıca her gün spor yaparsınız öğleden sonraları.

ne yapsanız beğenmez buradaki komutanlar... günde etütler de dahil 10 saat ders, spor, şu, bu... her normal insan gibi bedeniniz bu ağır tempoya çoğu zaman dayanamaz ve revirde buluverirsiniz kendinizi. revirlik olmasanız bile psikolojik olarak çökersiniz. beyzadelerin yorumu müthiştir: ''sabah 2-3 saat dersten yırtalım diye numaradan hastalanıp revire gidiyorlar'' ve sanki varmış gibi, alay edercesine boş zamanlarımızda revire gitmenizi isterler. derdinizi anlatmaya kalksanız hemen kendi harp okulu günlerinden başlar, biz şöyleydik böyleydik diyerek lafınızı ağzınızda bırakırlar. 15 yıllık subayla 45 günlük asteğmen aday öğrenciyi kıyaslamak ve hıyar bile ekseniz ürün alamayacağınız 2 aylık bir sürede nasıl subay yetişeceği gibi çetrefilli soruları sormamak da menfaatiniz icabıdır. unutmayın ki buradaki saçma sapan angaryaları iyi öğrenmezseniz gideceğiniz kıtalarda sizi sikeceklerdir, haberiniz olsundur... tek teselliniz tuzla piyade ve eğirdir komando okullarına göre biraz daha rahat olmanızdır.

hepsi böyle değil tabii ki. komutanlar arasında halinizden anlayan, subay nosyonuna, askeri olgunluğa sahip ve olaylara sivil gözle de bakabilen çok değerli insanlar var ve Allah'a şükür sayıları da epey çok. bu kışlayı çekilebilir kılan tek unsur da onlar zaten.

topçu okulunu yazınca acıkır'dan bahsetmemek olmaz, zira çok duyacaksınız bu kelimeyi. efendim acıkır dediğimiz yer, polatlı-eskişehir yolu üzerinde, polatlı'ya 22 km. mesafede bulunan bir askeri arazi olup, resmi ismi sakarya kışlası'dır. burası da polatlı topçu okuluna bağlı olup orta çaplı bir ilçenin sahip olduğu araziye eşit büyüklüktedir. burası ordunun en önemli atış ve tatbikat alanlarından birisidir. bahtsız topçu gardaşlarım burasını tatbikat ve atış maksadıyla birkaç kez ziyaret edeceklerdir haberleri ola. yazın çöl sıcağı, kışın kutup ayazıyla meşhurdur.

ha bu arada izinlerden de bahsedelim: yemin törenine kadar dışarı çıkmanız yasaktır. yeminden sonra hafta sonu 2 gün çarşı izniniz var. normal er ve erbaştan farkı, 09.00-21.30 arasında olması. bu iki günden birisinde Ankara'ya da gidebiliyorsunuz. Ayrıca 3 ay boyunca 50 tl. asker maaşı alacaksınız. geldikten 1 hafta kadar sonra maaş kartlarınız ve adınıza düzenlenmiş kredi kartları dağıtılacak.

komutanın adı da ergüder toptaş. isme dikkat... biraz uçuk ve sert bir adamdır, delinin önde gidenidir, çalıların arasından fırladığını falan görenler olmuştur. nasıl bir yer olduğunu buradan anlayın.

dönem sonunda sınavlara girecek olan gardaşlarım bu sınavlardan alınacak notlara göre bir sıralamaya tabi tutulacak ve ilk yüzde 10 içinde yer alanlar tayin yerlerinden istediklerini seçeceklerdir. diğerlerinin gidecekleri yerler çekecekleri kuralar ile belli olacaktır. kuralar genel olarak % 50 kıbrıs, % 30 trakya ve % 20 de Ege-Doğu-Güneydoğu şeklindedir. gidilen yer ile polatlı arasındaki mesafenin 2 ile çarpılmasından bulunacak rakam kadar yol parası ve 15 günlük asteğmen maaşı da dağıtım izninde iken hesaplara yatırılır.

347. dönemde buraya gelecek kısa dönem ve asteğmen adayı dostlara şimdiden aman dikkat diyoruz, selam meselesine önem verin. taşrada askerlik yapanlara inanması çok zor gelecek ama normal askerden daha fazla albay yarbay var burada, aman dikkat gıymatlı torunlarım, aman...

sadece askerde karşılaşılan olaylar

derse giren albaylardan birinin meşhur ne dediği anlaşılmayan adam gibi konuşması, üstüne bir fıkra anlatması, hem fıkrayı hem de albayın konuşmasını anlayamayan sınıfın gülmemesi, albayın hasan mezarcı durumuna düşmemesi için bölük sorumlusu arkadaşın işaretiyle herkesin birden kahkahalarla gülmeye başlaması.

kadir mısıroğlu

Bu devirde kafasınla fesle gezen bir abidir.

Tek bir örnek verdim, nasıl biri olduğunu siz tahmin edin.

sadece askerde karşılaşılan olaylar

-ilk teslim olduğunuz gün makineyle saçınıza biçerdöver gibi dalan kışla berberinin ikinci gidişinizde ''devletin istihkakı bu kadar'' deyip (ücret almıyor çünkü)saçınızın sadece alt kısmını alması, itiraz edene ''beğenmiyorsan dışarıda kestir'' demesi. (daha sonradan bu pezevengin traşla uğraşmamak için böyle bir yalan uydurduğunu tespit ettik.)

-yemeğe katılmamanın yasak olması, aç olmasanız bile yemek alıp olduğu gibi çöpe dökmek zorunda olmanız.

-kirli kamuflajlar için ütüleme emri gelmesi, ütünün ertesi günü kamuflajların toplanıp yıkatılması.

-gözü 7 numara miyop vatandaşın gözetleme subayı olarak yetiştirilmek üzere asteğmen aday öğrenci yapılması ve bir hafta sonra çürük raporu alarak terhis edilmesi.

-Yine çürüğe ayrılan başka bir asteğmen adayından asteğmenlik sınavına giderken devlet tarafından verilen yol parasının kuruşu kuruşuna geri alınması.

-Asteğmen adayı öğrencilerin içeriye mp3 çalar sokması bile yasakken uzman çavuş eğitim bölüğündeki uzman adaylarının komutanların odalarının pencereleri dibinde telefonun hoparlörünü açıp bangır bangır müzik dinlemesi.

-hepi topu iki buçuk ay eğitim görecek insanların subay olabileceğinin düşünülmesi.

-Ve bütün bunları ''mantıksızlık'' diye niteleyen kişilerin normalde çok kaliteli ve bölükçe çok sevilen bir komutanımız tarafından ne hikmetse ''orospu çocuğu'' diye tanımlanması.

bunlara ilaveten:

-elde yeterli asker olmadığı için koca bir taburun bütün temizlik, kantin ve bulaşık işlerinin 10-15 uzun dönem asker kardeşimizin sırtında olması.

-Üniversite bitirmiş bir asteğmen adayının tuvaletin nasıl kullanılacağını bilemeyebileceğini görmek.

-Bankamatiğe uygun adım ile gitmek.

-Yemekhanede asteğmen adaylarının porselen tabaklarda, mutfak sorumlusu askerlerin tabldotta yemek yemesi.

-çarşı iznine çıkacak askerlerin nöbetçi subay tarafından sıraya dizilip uygun adımla nizamiyeye kadar götürülmesi ve ardından nizamiyeden koşarak çıkması için emir verilmesi, bütün bölüğün şener şen gibi topukları kıçına vura vura koşması.

daha neler neler, hatırladıkça yazarım...

kütüphaneye gitsen nutuk u mu okursun kuran ı mı

muhtemelen hayatınızda ilk defa sabah 9-akşam beş çalışan, öğle paydosuna çıkan ve okkalı bir maaş alan bir berberle karşılaşmanız...

Ve bu berberin ''devletin istihkakı bu kadar'' diyerek saçınızın sadece alt kısmını alması. Aynı berberin askere ilk geldiğiniz gün makinayı alıp kafanızı biçerdöver gibi kazımasını hatırlamanız, ister istemez gülümsemeniz...

sadece askerde karşılaşılan olaylar

Yedek subay okuluna teslim olunalı 1 hafta olmuştur ve 1 hafta sonraki yemin töreni için asteğmen adayı öğrencilere harici elbiseler dağıtılacaktır. Sözkonusu ''güruh'' sırayla elbise deposuna sokulur, yıllarca elbise dağıta dağıta tam bir moda stilistine dönüşmüş bölük astsubayının önünden sıra ile geçilir, size şöyle tepeden tırnağa bir bakan astsubayın ''ceket 48c, pantolon 51b, şapka 57, gömlek s beden'' tarzı komutları ile rafların önündeki askerler buralardan bir şeyler çıkarıp astek adaylarımıza bunları verirler. Hemen orada giyilir bunlar ve ardından içtima alanına gidilir. Zira bazı boydan fakir asteğmen adaylarının pantolonlarının kısaltılması gerekmektedir ve bu milli vazife de kışla terzisi abimize düşmektedir. bütün bölük toplanır, komutanlar gelir ve terzi abimiz komutu verir:

- Herkes pantolonu daşşahlarına gadar çekecek ! iyice çekin gençler, daşşahları hissedin daşşahları !

Komutanlar dahil bütün bölük gülme krizine girer. Terzi abi de gülmektedir.

345 inci dönem kısa dönem ve yedek subay adayları

Askeri kanunlara göre 29 dakika önce sivil statüden asker statüsüne geçmiş yazarlardır. Şahsımın da içinde bulunduğu gruptur. Yarın itibariyle yedek subaylık sınavları başlayacaktır. 9 Nisan'ı 10 Nisan'a bağlayan gece askerlik yapacakları yerleri öğrenecekler ve kısmetse 12 Nisan'da bot bağlayacaklardır. Sınava girecek bütün yazarlara şimdiden hayırlı teskereler diliyorum.

ygs de girecek olan adaylara tavsiyeler

google trends sayfasından son iki-üç günde türkiye'den en çok yapılan aramaları inceleyin ve özellikle o konulara çalışın, hatırlarsanız mod medyan muhabbeti de google trends sayesinde ortaya çıkmıştı. şakirtler işin o kısmını atlamış.

zam yapılacaksa alkol ve sigaraya yapılsın

Bir zamanlar ''darphanede dolar basarak dış borçları ödemeyi planlayan'' darbeci zihniyetin günümüzdeki versiyonunun yeni saçmalaması... Ay Ay çok pardon, siz darbeler devrini kapatmıştınız değil mi?

siyasetçi kızının evlilik dışı ilişkisi

bir sürü insanın seks kasedini, telefon kaydını piyasaya süren şakirtleri bir anda ''özel hayatın dokunulmazlığı ilkesinin yılmaz savunucusu'' yapmış olaydır. hayret ettirmiştir.

1 nisan 2012 elektrik zammı

Götü ampullülerin voltajını arttıracak olan zamdır, ay ay çok pardon, güncellemedir. Daha güzel ışıldarsınız artık. Battal boy ampulleri tercih edin, malum ''arkanız'' geniş olduğu için normal boyda olanları bağırsağınıza kaçar.

emeklilerin devamlı duygu sömürüsü yapması

Evet o duygu sömürüsü yapan çakallardan birisi de benim babam...

7 aylıkken annesi ölmüş, 3 yaşında analığından öldüresiye yediği dayakla bir bacağı sakatlanmış, baba bir ana ayrı kardeşi ortaokulllara liselere yollanırken kendisi Eskişehir'in dağına çobanlık yapmaya gönderilmiş bir adam.

Eskişehir sinemalarında yer göstericilik yaparak ekmeğini kazanmaya çalışan, çirkin ördek yavrusu misali kendisinden utanan babasının evine bile sokulmadığı için sinemada yatıp kalkan bir adam.

Sakat bacağıyla 6 yıl kapıcılık yapan, sonra şans eseri girdiği şeker fabrikasında 25 yıl boyunca çalışmanın göt istediği bilmemkaçyüz derecelik şerbet kazanlarının, buhar makinalarının, kazan dairelerinin dibinde kelle koltukta ekmeğini çıkaran bir adam.

Emekli olduğunda aldığı üç kuruş ikramiyeyi hasta eşinin tedavisi için harcayıp dımdızlak ortada kalan bir adam.

Kendi şerefsiz sülalesinden hayır gelmeyeceğini görüp eşinin memleketine * yerleşen, kayınpederinin oturması için verdiği evden, bir süre sonra kapıya gelen bir şopar kılıklı bir herifin ''Bu ev benim artık, kayınpederin kumarda kaybetti, bir ay içinde çıkın'' sözü ile çıkarılan bir adam.

Evini geçindirip üç evladını okutabilmek için elin memleketinde ilerlemiş yaşına ve sakat bacağına rağmen lahmacun satan, fındık satan, tuvalet yıkayan, meyhanelerde bulaşıkçılık yapan bir adam.

Her yıl Eylül ayında çocuklarının okul kitaplarını veresiye alabilmek için kırtasiyecilere yalvaran bir adam. her eylül ayında babamla kırtasiye kırtasiye gezerdik veresiye kitap için... büyüdük, üniversiteye başladık, bu sefer de yurt bulma, harç parası denkleştirme gibi çileleri çekerdim. aylardan yine eylüldü. o yüzden hep nefret ettim eylüllerden, hala da sevmem.

Bizim iç Anadolu'nun göt donduran ayazında yakacak odun kömür alamayıp, çocuklar üşümesin diye evdeki koltuğu sehpayı kırıp yakan bir adamdı benim babam.

Garibimin bize yaşatabildiği tek lüks, maaşını aldığında eve getirdiği meyve ve tatlılardı. Siz yumurtayı kahvaltıda yersiniz, biz ikindi vakti öğle ve akşam niyetine yerdik. Yumurtanın beyazından nefret ettiğim halde mecburen yerdim, çünkü beyazı yememenin alternatifi açlıktı, ayrıca soyadım unakıtan olmadığı için likit yumurtadan falan da habersizdim. ''Rabbi clevaland diyen'' yavşaklar sağolsun, dünya gözüyle onu da gördük...

Bu adam şu an 22 yıllık emekli ve aldığı maaş 900 lira bebeğim... o maaşı da çekebilmek için sabahın 3'ünde banka kuyruğuna girerdi bir zamanlar. o kadar girme derdik, yine girerdi, sabahın 2'sinde kalkar, özene bezene giyinir yola çıkardı. Çok sonraları anladık bu şevkinin sebebini. Her ay sıraya gire gire birbiriyle iyice ahbap olan emekliler, aralarında sıra numarası dağıtmak için babamı görevlendirmişler, yani bir nevi çavuşları yapmışlardı. bacağı sebebiyle askere bile alınmayan babam için muhteşem bir şeydi bu. askere gitmeden çavuş olmuştu garibim... Şevkinin kaynağı buydu. artık o da kalmadı. çünkü yürümekte çok zorlanıyor. maaşını ben gidip çekiyorum. birkaç yıldır evden çıkamıyor. köşesine çekildi, her şeyi bıraktı, hayat yendi sonunda babamı. bütün gün sadece oturup düşünüyor ve Allah gecinden versin, öleceği günü bekliyor.

Ve inan ki bu onurlu adamın bana alabildiği taşıt aracı araba ya da gemicik değil, sadece Bisan Atlas marka 18 vites beyaz bisikletti, mantığını yediğim arkadaşım...

Her zaman geçinemiyorum derdi, hala da aynı şeyi söylüyor, muhtemelen söylemeye de devam edecek. Çünkü ne kendisi, ne de iki oğlu badem bıyıklı değil, genelleme düşkünü kardeşim... Bir oğlu parasızlıktan formasyon bile alamamış bir öğretmen adayı. eve 2 kuruş faydam olsun diye askerde yedek subay olmak için elinden geleni yaptı. kendisi şu an Kıbrıs'ın dağındaki bir kışlada milyon tane rütbeli şerefsizin ağız kokusunu çeken bir asteğmen. diğeri de gurbette sadece burslarıyla okuyan, bursları olmasa okuyamayacak durumda olan bir öğrenci.

''Onca sene çalışıp kazandığı para'' da o zamanların Eskişehir'inde sadece mutfağı fareli etrafı çingeneli boktan bir kulübe eskisi almaya yetiyordu, sosyal güvenlik gurusu dostum...

Gördüğünüz gibi sevgili okurlar, babam bu duygu sömürüsü işinden çok iyi anlayan bir çakaldır. Bu sayfaları kendisine okutmak isterdim ama sinirlenince ağzını çok fena bozuyor...

mhp nin mecliste bulunma amacı

Gerekli durumlarda 367'yi tamamlamak.